COVİD-19 UN ÖZEL EĞİTİM KURUM SÖZLEŞMELERİNE ETKİSİ

  • ÖZEL EĞİTİM KURUMLARINA YAPILAN ÜCRET ÖDEMELERİNİN  İADESİNİN MÜMKÜN OLUP OLMADIĞI

MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü 16.03.2020 tarih ve 556022 Esas sayılı yazısı ile 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamında faaliyette bulunan “özel anaokulları, ilkokullar, ortaokullar, ortaöğretim okulları, çeşitli kurslar, özel öğretim kursları,  sosyal etkinlik merkezleri, özel ulaştırma hizmetleri mesleki eğitim ve geliştirme kursları, uzaktan öğretim yapan kuruluşlar, motorlu taşıt sürücüleri kursları,  iş makineleri sürücü eğitim kursları, hizmet içi eğitim merkezleri,  özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri, mesleki eğitim merkezleri ile benzeri özel öğretim kurumları” 16 Mart 2020 Pazartesi gününden 30 Mart 2020 Pazartesi gününe kadar tatil edilmiştir. Akabinde bu tarih 31 Mayıs 2020 tarihine kadar uzatılmış olup Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada okulların eğitim ve öğretim döneminin sona erdirildiği yeni öğretim yılının da eylül ayında başlatılacağı açıklanmıştır.

Bu süreçte Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2019-2020 eğitim döneminin son günü olan 19.06.2020 tarihine kadar uzaktan eğitim süreci devam edecektir.

  • Peki özel okullar açısından aradan geçen bu süreçte özel eğitim kurumlarına ücret ödenmesi ya da daha önce ödeme yapılmışsa bu ücretlerin iadesinin talep edilmesi söz konusu olabilecek midir?

Özel Eğitim Kurumları hakkında,  5580 Sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu ve 28239 sayılı MEB Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği mevzuat olarak uygulanmaktadır. Bu kanunlarda hüküm bulunmayan hallerde Borçlar Hukuku ve Tüketici hukuku hükümleri uygulama alanı bulmaktadır.

Ücret iadelerine ilişkin olarak öncelikle özel kanun niteliğinde olan yukarıda belirttiğimiz Özel Eğitim Kurumları Kanunu ve Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin mevzuat hükümlerinin incelenmesi gerekecektir. Eğer somut olayda bu mevzuatın uygulanması mümkün değilse genel hükümler çerçevesinde bir değerlendirmeye gidilmesi gerekir.

Genel hükümler açısından da somut olaya Tüketici Hukuku ve Borçlar Hukuku çerçevesinden bakıldığında özel okullarda eğitim ve öğretim hizmeti alabilmek için veliler ile özel eğitim kurumu arasında kayıt sözleşmeleri imzalanmakta olup bu sözleşmeler üçüncü kişi yararına sözleşme niteliği taşıdığı için böyle bir durumda öncelikle Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un, bu kanunda hüküm bulunmayan durumlarda da genel hüküm niteliğinde olan Borçlar Kanunu’nun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

  1. Konunun Özel Eğitim Kurumları Mevzuatı Çerçevesinde Değerlendirilmesi

Özel okullarda ücretlerin hangi durumlarda iade edilebileceği hususu Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği’nin 56. maddesinde düzenlenmiştir. Ücretlerin iadesine ilişkin hükümleri düzenleyen ve daha önceki tarihlerde yürürlükte olan yönetmeliğin 56. maddesinin 1. ve 2. fıkrasında  sağlık raporu alarak öğrenci ve kursiyerin sağlık sebebiyle kurumdan ayrılması,  kurumun kapanması,  dönemin açılamaması,  kurumun eğitim ve öğretim ortamının olumsuz yönde değiştiğinin maarif müfettişleri tarafından tespit edilmesi, kursiyer veya öğrenci velisinin, öğrenci veya kursiyeri kurumda okutamayacak duruma düştüğünün resmî kurumlarca belgelendirilmesi” hallerinde ücretin iade edileceği belirtilmiş, ancak 13.1.2017 tarih ve 29947 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile bu maddeler mülga edilmiştir. Uygulamada MEB tarafından hazırlanan ve velilerle yapılan tip sözleşmelere mülga edilen bu maddelerin koyulduğu görülmektedir ve sözleşmede bu maddelerin bulunması halinde ücret iadesi sebebi teşkil edecektir.

Yönetmeliğin aynı maddesinin halen yürürlükte olan 3. ve 4. fıkrası ise şu şekildedir;

(3) (Mülga ibare:RG-13/1/2017-29947) (…) (Değişik ibare:RG-13/1/2017- 29947) Kurumlara (Mülga ibare:RG-12/4/2016-29682) (...) kaydolan öğrenci ve kursiyerlerden;

a) (Değişik:RG-21/7/2012-28360) Öğrenim ücretini yıllık olarak belirleyen okul öncesi eğitim kurumu, ilkokul, ortaokul, özel eğitim okulu, ortaöğretim okullarında (Mülga ibare:RG-20/6/2017- 30102) (…) öğretim yılı başlamadan (Ek ibare:RG-19/2/2020-31044) sınavla öğrenci alan resmî okulların 9 uncu sınıflarına kayıt yaptırdığını belgelendirenler hariç, okuldan ayrılanlara yıllık ücretin yüzde onu dışındaki kısmı iade edilir. Öğretim yılı başladıktan sonra ayrılanlara yıllık ücretin yüzde onu ile öğrenim gördüğü günlere göre hesaplanan miktarın dışındaki kısmı iade edilir.

 b) Öğrenim ücretini ders saati ücreti olarak belirleyen kurumlarda dönem başlamadan ayrılanlara öğrenim ücretinin yüzde onu dışındaki kısmı iade edilir. Dönem başladıktan sonra ayrılanlara öğrenim ücretinin yüzde onu ile öğrenim gördüğü ders saati sayısına göre hesaplanan miktarın dışındaki kısmı iade edilir.

 c) Öğretime başladıktan sonra ayrılan öğrenci veya kursiyerlerden alınacak ücret kurumun öğrenim ücretinden fazla olamaz.

(4) (Ek:RG-19/2/2020-31044) Kurumlardan ayrılan öğrenci/kursiyerlerin ücret iadeleri ayrılış tarihinden itibaren en geç bir ay içerisinde yapılır.”

Ücret iadesi konusunda öncelikli olarak incelenmesi ve mümkün olduğu takdirde olaya uygulanması gereken madde budur. Bu madde kapsamında kayıt sildirme durumunda öğrenim yılı başlamadan okuldan ayrılanlara yıllık ücretin %10 u dışındaki kısmı, öğrenim yılı başladıktan sonra ayrılanlara ise yıllık ücretin %10 u ile öğrenim gördüğü günlere göre hesaplanan miktarın dışındaki kısmı iade edilmektedir.

 

 

 

  • Kayıt sildirme işlemi yapmak isteyen kişiler açısında durumun değerlendirilmesi

Özel eğitim kurumlarında eğitim gören kişiler açısından kayıt sözleşmesinde mücbir sebebe ilişkin herhangi bir hüküm yoksa ve okuldan kayıt sildirme işlemi yapıldıysa yukarıdaki 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu ve Özel Eğitim Kurumları Yönetmeliğinin 56. maddesi çerçevesinde eğitim ücretinin iadesi söz konusu olacaktır. Öte yandan eğitim ücreti dışındaki kullanılmayan yemek hizmeti ve servis ücretlerinin de sözleşmede aksine hüküm olsa dahi her halükarda iadesi gerekmektedir. Zira aksine bir durum bir tarafın sebepsiz zenginleşmesi anlamına gelecektir. Kayıt sildirme işlemi yapılırken mücbir sebebe ilişkin sözleşmede hüküm bulunması durumunda ise kanunun emredici hükümlerine aykırı olmadığı sürece ilgili sözleşme hükümlerine göre hareket edilecektir.

  • Kayıt sildirme işlemi yapmak istemeyen ve ilgili kayıt sözleşmesinde mücbir sebebe ilişkin herhangi bir hükmün de bulunmadığı durumlarda ücret ödenmesi ve iadesi konusunda genel hükümlere göre hak aranacaktır

Ne 5580 sayılı Özel Eğitim Kurumları Kanunu ne de 28329 sayılı MEB Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde mücbir sebep kavramına ilişkin herhangi bir açıklama yapılmamaktadır. Bu nedenle sözleşmede mücbir sebep kavramına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmaması halinde diğer Kanunların incelenmesi gerekecektir. Ancak salgın hastalıkların mücbir sebep sayılacağı yönünde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun veya Borçlar Kanunu’nda da herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

  1. Konunun Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Çerçevesinde Değerlendirilmesi

Taraflar arasında akdedilen kayıt sözleşmesinde mücbir sebebe ilişkin bir hüküm olmaması durumunda genel hükümlere başvurulması gerekir. Bu durumda 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “ayıplı hizmet” başlıklı 13. maddesi uygulama alanı bulabilir.

 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 13. maddesine göre ayıplı hizmet, “sözleşmede belirlenen süre içinde başlamaması veya taraflarca kararlaştırılmış olan ve objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan hizmet”tir. Şu anki şartlarda özel okullar sözleşme kapsamında taahhüt edilen hizmeti tam anlamıyla sağlayamamaktadır çünkü sözleşmenin esaslı unsurlarından biri olan örgün eğitim hizmeti verilememektedir.  Özel eğitim kurumları tarafından sözleşme kapsamında uzaktan eğitim hizmeti verilse dahi, verilen hizmetin objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması söz konusu olabilir. Zira uzaktan eğitimde örgün eğitimde sağlanan bazı imkanlara ulaşılamamakta olup öğrencilerin okulun fiziksel imkanlarından yararlanma olanakları kalmamaktadır. (laboratuvar, okul kütüphaneleri, okulun teknolojik imkanları vs.)  Böyle bir durumda ayıptan doğan sorumluluk kapsamında ücretin fazladan ödenen kısmında indirim sağlanarak iadesi sağlanacaktır.

Bunun için tüketicilerin taleplerini ihtarname yolu ile özel eğitim kurumuna bildirmeleri ve 2020 için belirlenen tüketici hakem heyeti başvuru sınırları da göz önüne alınarak tüketici hakem heyetlerine başvurmaları gerekmektedir.

  1. Konunun Borçlar Kanunu Çerçevesinde Değerlendirilmesi

Covid 19 nedeniyle alınan tedbirler çerçevesinde sözleşme kapsamında sağlanması gereken hizmetlerde yaşanan kesintiler ve aksaklıklar nedeniyle taraflar açısından mücbir sebep  kurumunun uygulanması söz konusu olabilecektir.

Mücbir sebep kavramı Türk Borçlar Kanunu’nda açıkça yer almamakla birlikte doktrinde mücbir sebebin esasları ve sınırları belirlenmektedir. Öğretide mücbir sebep “sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olay”dır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.[1]

Mücbir sebep kavramının ne şekilde uygulanabileceği konusunda önce taraflar arasında imzalanan sözleşme içeriğinin de iyi incelenmesi gerekir. Taraflar arasında akdedilen sözleşmede mücbir sebep veya olağanüstü durumlara ilişkin olarak herhangi bir düzenleme var ise öncelikli olarak uygulanması gereken hüküm odur. Bazı özel eğitim kurumu sözleşmelerinde “yangın, doğal afet, salgın hastalık, iklime dayalı olağanüstü durumlarda 15 gün veya daha fazla süre ile okulların kapatılması durumunda ücret iadelerinin yapılacağı”na dair düzenlemeler bulunmaktadır. Bu durumda ilgili sözleşme maddesinin uygulanması gerekecektir. Ancak taraflar arasında akdedilen kayıt sözleşmesinde mücbir sebebe ilişkin bir hüküm olmaması durumunda genel hükümlere başvurulması gerekir. Bu noktada da özellikle Borçlar Kanunu gündeme gelecektir. Bu durumda da Türk Borçlar Kanunu’nun ifa imkansızlığı başlıklı 136. maddesi, kısmi ifa imkansızlığı başlıklı 137. maddesi, ifa güçlüğü başlıklı 138. maddesi uygulama alanı bulacaktır.

Özel okullar tarafından covid 19 salgını nedeniyle hizmet verilememesi durumu sözleşmenin ifasını imkansız hale getirmektedir.  Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesine göre;“Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır. Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.”denilmektedir. TBK md. 137’ye göre ise, “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.” denilmektedir. Bu durumda Türk Borçlar Kanunu’nun 137. maddesindeki kısmi ifa imkansızlığı hükümleri uygulanabilecek ve borç ilişkisinde mücbir sebep dolayısıyla ifa edilemeyen ve imkansızlaşan kısımdan kurtulunacaktır. Kurumlar tarafından eğitim ücreti ödenmesi de ancak bu oranda talep edilebilecek, eğitim kurumuna fazladan ödenen ücretler de sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri iade edilecektir.

Diğer bir ihtimal de Türk Borçlar Kanunu 138. maddede belirtilen aşırı ifa güçlüğü kavramının somut olaya uygulanmasıdır. Türk Borçlar Kanunu’nun borçlunun “aşırı ifa güçlüğü” olarak adlandırılan 138. maddesine göre ““Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.” denilmektedir. Taraflar arasında akdedilen sözleşmedeki şartların mücbir sebep nedeniyle bir taraf aleyhine aşırı ölçüde değiştiği durumlarda borçlu olan taraf, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını talep edebilecektir. Ancak sürekli edimli sözleşmelerde uyarlama da sonuçsuz kalacaksa sözleşmenin feshi söz konusu olacaktır. Bir noktaya dikkat edilmelidir ki  Türk Borçlar Kanunu 138. maddenin uygulanabilmesi için eğitim ücretinin henüz ifa edilmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan hakların saklı tutularak ifa edilmiş olması gerekir. Aksi halde uyarlama davası açılamayacaktır.

Eğitim ücreti dışında alınan servis, yemek vs ücretleri açısından ise hizmetin sağlanamaması nedeniyle her halükarda iade edilmesi zorunluluğunun bulunduğu unutulmamaldıır.

Öte yandan ilgili döneme ait özel eğitim kurumu ücretini ödemeyen veliler açısından Türk Borçlar Kanunu madde 97'ye dayanan, alacaklının karşı edimi gereği gibi ifa edene veya ifasını teklif edene kadar borçluya edimin ifasından kaçınabilme imkanı veren bir savunma çeşidi olan “ödemezlik defi”  gündeme getirilebilir. TBK 97. maddeye göre “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” denilmektedir. Bu madde kapsamında veliler kendilerinden ödeme talep edildiğinde ödemezlik defini ileri sürebileceklerdir. Zira karşı taraf açısından borç ifa edilmemiş, sözleşmeden kaynaklanan örgün eğitim hizmeti yerine getirilemediği gibi örgün eğitime ek olarak yemek ve servis gibi hizmetler de yerine getirilememiştir.

24.03.2020 tarihinde Türkiye Özel Okullar Derneği tarafından konuya ilişkin bir açıklama yapılmış, özel okulların veliler ile yaptıkları sözleşmelerin gereği olan yüz yüze eğitimin okullar açıldıktan sonra tamamlanacağı ve bir nevi ücret iadesinin de gündemlerinde olmadığı belirtilmiştir. Ancak özel eğitim kurumlarıyla yapılan sözleşmelerin esaslı amacı örgün eğitimdir ve örgün eğitim de yüz yüze yapılması gereken bir eğitim türüdür. Bazı özel okullar öğrencilerine uzun saatler boyunca  uzaktan eğitimler düzenlemekte olup, ayrıca eğitim sonrasında ödevler verilmeye devam edilmektedir. Özel okullar tarafından belki de ücret iadesinden kaçınılmak amacıyla bu yola başvurulsa da uzaktan eğitim, bir örgün eğitim çeşidi değildir. Dolayısıyla özel eğitim kurumları yukarıda bahsettiğimiz kanun hükümleri çerçevesinde bu şekilde ücret iadesinden kaçınamayacaktır. 

 

 


[1]  EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017,s. 582