COVİD-19’UN ÖZEL YURT SÖZLEŞMELERİNE ETKİSİ

  • ÖZEL ÖĞRENCİ YURTLARININ TANIMI VE MEVZUATTAKİ YERİ

Özel öğrenci yurtları; ortaöğrenim veya yükseköğrenim öğrencilerinin barınma, beslenme ve diğer sosyal ihtiyaçlarının karşılandığı yeri ifade etmektedir ve bu yurtların açılması ve işletilmesi Milli Eğitim Bakanlığı’nın iznine tabidir. Milli Eğitim Bakanlığı bu izin yetkisini valilikler aracılığı ile de kullanabilmektedir. Yurt açma izninin valilikçe verildiği hallerde dahi, yurt açma izin belgesinin bir örneğinin Bakanlığa gönderilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla Bakanlığın izni ve ruhsatı olmadan herhangi bir özel yurt açabilmek  mümkün değildir.

Söz konusu özel öğretim yurtlarının öğrencilerle imzalayacakları sözleşmelerde ilgili yönetmelik hükümlerine bağlı olarak hareket etmeleri gerekmektedir. Bu konuda en önemli mevzuat 3.12.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Özel Öğrenci Yurtları Yönetmeliği” ile 6.5.2017 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Özel Öğrenci Barınma Hizmetleri Yönetmeliği”dir.

  • PANDEMİNİN YOL AÇTIĞI DURUMUN ÖZEL YURTTA KALAN ÖĞRENCİLERE YANSIMALARI

Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi yani salgın hastalık olarak kabul edilen ve halen etkisini sürdürmeye devam eden Korona virüs(Covid-19) salgını kapsamında Türkiye ve Dünya çapında pek çok önlem alınmıştır. Alınan önlemler kapsamında eğitime zorunlu olarak ara verilmiş ve pek çok öğrenci kaldıkları yurtlardan ayrılarak ailesinin yanına dönmek zorunda kalmıştır. Kredi ve Yurtlar Kurumu yetkilileri 2019-2020 eğitim öğretim yılı bahar döneminde yüz yüze eğitim olmayacağı için devlet yurdundaki öğrencilerden artık ücret alınmayacağını açıklamıştır. Ne yazık ki özel yurtlarda kalan öğrenciler bu kararın kapsamının dışında tutulmuştur.

MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü’nün ilçe milli eğitim müdürlüklerine gönderdiği yazıya göre özel yurtlardaki öğrenciler için işlemler, ‘Özel Öğrenci Barınma Hizmetleri Yönetmeliği’ne göre yapılacaktır. Bu kapsamda, 15 Eylül 2019 tarihinden sonra yurttan ayrılan öğrencilerden, barınma hizmetini aldığı ay ücretlerinin tamamı ve içinde bulunan ayın ücretinin tamamı tahsil edilecektir. Buraya kadar herhangi bir sıkıntı bulunmamaktadır. Ancak özel yurtlarda kalan öğrenciler, kalan yıllık yurt ücretinin ise yüzde 30’unu ödemekle yükümlü tutulmaktadır. Ücretin tamamını peşin ödeyen öğrencilerin ödedikleri tutar ise geriye kalan aylar için iade edilecektir.

Dolayısıyla devlet yurtlarında kalan öğrenciler açısından bu durum sorun teşkil etmese de özel yurtlarla sözleşme imzalayan öğrenciler açısından kişilerin mağduriyetine sebep olunmaktadır. Bu noktada özel yurtlarla imzalanan sözleşmelerin mücbir sebep nedeniyle feshedilip feshedilemeyecği sorusu akıllara gelmektedir.

 

  • ÖZEL YURTLARLA YAPILAN SÖZLEŞMELERİN SÖZLEŞME BİTİMİNDEN ÖNCE SONA ERDİRİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?

Milli Eğitim Bakanlığının internet sitesinden edinilen bilgilere göre bu konudaki anlaşmazlıkların “Özel Öğrenci Barınma Hizmetleri Yönetmeliği”nin hizmet sunum taahhütnamesindeki hükümler çerçevesinde çözümlenmesi istenilmektedir. Söz konusu yönetmeliğin 20. maddesinin 4. fıkrasında genel cayma hakkı düzenlenmektedir. İlgili maddede bu durum şu şekilde düzenlenmiştir: “Kuruma kayıt yaptıran öğrencilerden 15 Eylül tarihine kadar kurumdan ayrılanlardan hizmet sunum taahhütnamesinde belirlenen yıllık barınma hizmeti ücretinin %10’u, 15 Eylül ve sonrasında ayrılanlardan ise barınma hizmeti aldığı aylar ve içinde bulunulan ayın ücretinin tamamı ve kalan aylara ait barınma hizmeti ücretinin %30’u alınır. Bu öğrencilere depozitoları ile peşin ödeme yapılan hallerde bu fıkraya göre hesaplanacak ücret mahsup edilerek geriye kalan tutar bir ay içinde iade edilir ve hizmet sunum taahhütnamesi feshedilir. Aylık barınma hizmeti ücreti, hizmet sunum taahhütnamesinde belirlenen yıllık barınma hizmeti ücretinin hizmet sunulmak üzere belirlenen ay sayısına bölünmesi ile tespit edilir.” denilmektedir.

İlgili maddede genel olarak sözleşmeden cayma hakkı düzenlenirken mücbir sebep konusuna ilişkin herhangi bir değerlendirme bulunmamaktadır. Bu nedenle ilgili yönetmelik hükmü içinde bulunduğumuz şartlar açısından yetersiz kalmakta ve bu hukuki soruna herhangi bir cevap vermemektedir. Dolayısıyla bu durumda Borçlar Hukuku anlamında bir değerlendirme yapmak daha yerinde olacaktır.

Korona virüs(covid 19) nedeniyle üniversiteler dönemi uzaktan eğitimle tamamlamaktadır. Farklı şehirlerde eğitim alan öğrencilerin evlerine dönmesiyle birlikte özel yurtlarda kalan öğrencilerin yurtlarla imzaladıkları sözleşme gereği ödeme yapıp yapmayacakları konusu gündeme gelmektedir. Özel yurtların pek çoğu sözleşmelerinde mücbir sebeple ilgili herhangi bir madde bulunmadığını belirterek bu durumdan faydalanılamayacağını iddia etse de bu durum gerçeği yansıtmamaktadır. Zira özel yurtla imzalanan sözleşmelerde böyle bir madde yer almasa dahi mücbir sebep kurumunun işletilmesi mümkündür.

            Mücbir sebep kavramı Türk Borçlar Kanunu’nda açıkça yer almamakla birlikte doktrinde mücbir sebebin esasları ve sınırları belirlenmektedir. Öğretide mücbir sebep sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen genel bir davranış normunun veya borcun ihlaline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır. Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.[1] Mücbir sebebin varlığı halinde sözleşmenin kurulduğu zamandaki mevcut şartlarla sonradan ortaya çıkan şartlar birbirine uymamakta, edimler arasındaki denge bir tarafın aleyhine olarak aşırı ölçüde ağırlaşmaktadır. Bu durumun varlığı halinde de borçludan edimin yerine getirilmesini beklemek iyiniyet ve dürüstlük kuralları ile bağdaşmamaktadır.

Türk Borçlar Kanunu’nun borçlunun “aşırı ifa güçlüğü” olarak adlandırılan 138. maddesine göre ““Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.”denilmektedir. Bu maddeye göre yurt sözleşmesinin iyi niyet ve hakkaniyet ilkelerine dayalı olarak hakimden uyarlanmasını talep etmek imkan dahilindedir. Ancak bunun için borçlu tarafın henüz borcunu ifa etmemiş veya ifa etmiş olmakla birlikte ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutmak kaydıyla ifa etmiş olması gerekmektedir. Eğer bu şartlar taşınmıyorsa Borçlar Kanunu’nun bu maddesinin mevcut hukuki duruma uygulanabilirliği bulunmamaktadır.

Yine Türk Borçlar Kanunu’nun 136. maddesine göre;

“Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır. Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.”denilmektedir. Bu maddeye göre de mücbir sebep halinde borçlunun edimi ifa borcu sona erecek ve yurtta kalınmayan süre için öğrenciler borcun ifasından kaçınılabilecektir.

TBK md. 137’ye göre ise,

“Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.” hükmü bulunmaktadır. Mevcut hukuki duruma uygulanması en uygun düşen madde kanımızca bu maddedir.

Üniversite öğrencilerinin, ortaöğrenim yurtlarında kalanlar açısından ise öğrenci velilerinin yukarıdaki maddeleri baz almak suretiyle yurtlara ihtarname çekmek ve mevcut durumun mücbir sebep teşkil ettiğini belirterek ödeme yapmak istemediklerini veya yapmış oldukları ödemeleri geri almak istediklerini belirtmeleri mümkündür. İhtarnamelere olumsuz cevap verilmesi veya cevap verilmemesi halinde de hukuk mahkemelerinde dava açma süreci işletilerek yargı yoluna gidilebilecektir.

Bir diğer ihtimal de konunun 6502 sayı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde değerlendirilebilmesidir. Zira özel yurtlarla yapılan kira sözleşmeleri bu kanun gereğince tüketici sözleşmesi olarak da nitelendirilebilir. Bu durumda özel yurtları işleten kişiler hizmet sağlayıcı olarak değerlendirilebilir. Ancak bunun için yurt imkanından ne kadar süre ile faydalanılamayacağının tespit edilmesi ve tüketici hakem heyetlerine başvuru için 2020 yılı için sınır olarak belirlenen sınırın altında bir değer ortaya çıkıyorsa önce tüketici hakem heyetlerine başvuru yapmak gerekmektedir. İlgili tutarın üstündeki uyuşmazlıklar bakımından da tüketici mahkemelerinde dava açılabilecektir.

 


[1] EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017,s. 582