COVİD-19’UN SÖZLEŞME HUKUKUNA ETKİSİ

  • SÖZLEŞMEDE BELİRTİLMEMİŞ OLSA DAHİ COVİD-19 MÜCBİR SEBEP HALLERİNDEN SAYILIR MI?

Günümüzde akdedilen sözleşmelerin çoğunda “mücbir sebep” olarak adlandırılan bir maddeye yer verilmektedir. İşbu madde; mücbir sebebin varlığı halinde oluşacak durumu, hukuki sonucunun ne olacağını, sözleşmeye etkisinin ne gibi sonuçlar doğuracağı hususunu ortaya koyar. Hukukumuzda, mücbir sebebin kanuni bir tanımı yapılmamış, şartları Yargıtay içtihatları ve doktrindeki görüşler doğrultusunda belirlenmiştir. Ayrıca taraflar, sözleşmede belirterek bazı durumları da mücbir sebep olarak sayabilirler. Taraflar arasında yapılan sözleşmede yer almayan bir durumun mücbir sebep halleri arasında sayılabilmesi için bazı şartların bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Bunlar;

  • Önceden öngörülememesi
  • Tarafların kontrolü dışında meydana gelmesi
  • Taraflardan hiçbirinin sorumluluğunu gerektirmeyecek nitelikte olması yani hiçbir tarafın zararın meydana gelmesinde kusurunun olmaması
  • Mücbir sebebe dayanan tarafın tüm önlemleri almasına rağmen olayın, edimin ifasını imkansız hale getirmesinin önlenememesi şeklinde tanımlanabilir..

 

Şartlar, ancak bir arada bulundukları takdirde bir olayın mücbir sebep olarak nitelenmesine imkân verir.

  • COVİD-19 SALGINI MÜCBİR SEBEP MİDİR?

Önceki salgın hastalıklar ve diğer olağanüstü hallere ilişkin Yargıtay içtihadı göz önünde bulundurulduğunda Yargıtay’ın mücbir sebep iddialarını somut olay bazında, olayın koşullarını ve sözleşme hükümlerini dikkate alarak karara bağladığı görülmektedir. Mücbir sebep iddiası bakımından, hastalığın şu an ülkemizde yayılıyor olması sözleşmede öngörülen edimin ifasını objektif olarak imkansızlaştırıyorsa “salgın hastalık” mücbir sebebine dayanılabilecektir. Öte yandan, Covid-19 salgınının objektif olarak mücbir sebep kabul edilme yeterliliği olsa dahi, bu tespit tek başına mücbir sebep iddiasında bulunmak için yeterli değildir. Bu doğrultuda, birçok sözleşmede ayrıca mücbir sebep iddiasında bulunan taraf bakımından, Covid-19 salgını ile olay arasında sözleşmeden doğan borcunu yerine getirmeyi etkin bir şekilde imkansız kılan bir nedensellik bağının da bulunması gerekir.

Bazı sözleşmeler bakımından COVİD-19 salgını mücbir sebep olarak değerlendirilecekken bazı sözleşmeler bakımından ise ifa güçlülğü teşkil etmemesi dahi mümkün olabilir. Bu nedenle COVİD-19 durumunu her sözleşme için ayrı olarak değerlendirmemiz gerektiği kanaatindeyim. Sözleşme hükümleri ve olayın şartları incelenerek, COVID-19’un edimin ifasını imkansızlaştırdığının tespitinden sonra söz konusu ifa imkansızlığının sürekli mi geçici mi olduğunun belirlenmesi gerekmektedir. Bu durum somut olay nezdinde değerlendirilerek çözüme kavuşturulabilecektir.

  • SÖZLEŞMEDE SALGIN HASTALIK HALİ MÜCBİR SEBEP OLARAK BELİRTİLMEMİŞ İSE COVİD-19 YİNE DE MÜCBİR SEBEP OLARAK YORUMLANABİLİR Mİ?

Öncelikle belirtmek isteriz ki sözleşme serbestisi ilkesi uyarınca taraflar arasında hangi hallerin mücbir sebep olarak belirlenebileceği teşkil edeceğini sözleşmede belirleyebilir. Peki sözleşmede mücbir sebep olarak hiçbir durumun belirtilmediği veya mücbir sebep hallerini sınırlayıcı bir şekilde saydığı haller arasında COVİD-19 salgın hastalığının olmadığı durumlarda taraflar nasıl bir yol izleyecekler?

Sözleşmede mücbir sebep maddesine hiç yer verilmediği hallerde, COVID-19 salgını veya bu salgın kapsamında alınan tedbirlerin sözleşmenin ifasını imkansız hale getirdiğinin ispatlanması halinde mücbir sebebin gerçekleştiği kabul edilebilir. TBK Madde 136 ve 137 ifa imkansızlığı durumunda ne yapılacağını düzenlemiştir. Buna göre TBK madde 136 İfa İmkamnsızlığı başlıklı maddesinde  Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde imkânsızlık sebebiyle borçtan kurtulan borçlu, karşı taraftan almış olduğu edimi sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olup, henüz kendisine ifa edilmemiş olan edimi isteme hakkını kaybeder. Kanun veya sözleşmeyle borcun ifasından önce doğan hasarın alacaklıya yükletilmiş olduğu durumlar, bu hükmün dışındadır. Borçlu ifanın imkânsızlaştığını alacaklıya gecikmeksizin bildirmez ve zararın artmaması için gerekli önlemleri almazsa, bundan doğan zararları gidermekle yükümlüdür.” demektedir. TBK madde 137 Kısmi ifa imkansızlığı başlıklı maddesinde; “Borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle kısmen imkânsızlaşırsa borçlu, borcunun sadece imkânsızlaşan kısmından kurtulur. Ancak, bu kısmi ifa imkânsızlığı önceden öngörülseydi taraflarca böyle bir sözleşmenin yapılmayacağı açıkça anlaşılırsa, borcun tamamı sona erer. Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, bir tarafın borcu kısmen imkânsızlaşır ve alacaklı kısmi ifaya razı olursa, karşı edim de o oranda ifa edilir. Alacaklının böyle bir ifaya razı olmaması veya karşı edimin bölünemeyen nitelikte olması durumunda, tam imkânsızlık hükümleri uygulanır.” hükmünü içerir.

TBK madde 136 hükmü gereği borcun ifası borçlunun sorumlu tutulamayacağı sebeplerle imkânsızlaşırsa, borç sona erer. Taraflardan birinin yükümlülüklerini yerine getirmesini engelleyen bir mücbir sebebin varlığı halinde, ifanın imkânsızlığına ilişkin hükümler uygulanır. Bu durumda, TBK md. 136/2 uyarınca tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, imkansızlık nedeniyle borcu sona eren taraf, henüz kendisine ifa edilmemiş edimi isteme hakkını kaybedeceği gibi karşı taraftan yapılmış ifa var ise bunu sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca geri vermekle yükümlü olacaktır. İfa imkansızlığının edimin bir kısmına yönelik olması halinde ise TBK md. 137’de belirtildiği üzere sadece imkansızlaşan kısım bakımından karşılıklı olarak sorumluluktan kurtulma gündeme gelecektir.

  • COVİD-19 MÜCBİR SEBEP HALLER ARASINDA DEĞERLENDİRİLMEZSE NE YAPILABİLİR?

Öte yandan, eğer sözleşme nezdinde ifanın yerine getirilmesi imkansız hale gelmiyor ancak aşırı güç hale geliyor ise o zaman mücbir sebep ile oldukça benzerlik gösteren aşırı ifa güçlüğü Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 138. maddesinde düzenlenen madde hükmü uygulanmalıdır:” Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır. “ denilmektedir.

Mücbir sebep, borcun geçici veya sürekli olarak imkânsızlığına yol açan bir durum iken  aşırı ifa güçlüğü halinde edimin ifası oldukça güç olsa da halen mümkün olduğu bilinmektedir. Bu nedenle taraflardan birinin sözleşme uyarınca edimini ifa etmesini imkansız hale getirecek durumda olmamakla birlikte,  edimler arasındaki dengenin bu tarafın aleyhine, yüklendiği edimin ifasının dürüstlük kuralları çerçevesinde kendisinden beklenemeyeceği derecede bozulması nedeniyle TBK’nın 138. maddesinde düzenlenen aşırı ifa güçlüğüne ilişkin hükümler uygulanabilecektir.

Sonuç olarak, Covid-19 salgınının her sözleşme özelinde değerlendirmek gerektiği ve mücbir sebep olarak kabul edilebilmesi için somut olayın özellikleri incelenerek değerlendirme yapılması kanatindeyim. Konu ile ilgili bilgi almak isterseniz bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Av. ELİF BAŞARAN